Stan Lee’nin Ardından
- Ayşegül Palamutcu
- Nov 15, 2018
- 2 min read
hellooo!
(Yukarı dönenlere de “hello” 🙂 )
Bir şeyler yazasım geldi.
Bohemian Rhapsody filminin etkisini henüz üzerimden atamamışken bir de Stan Lee ebediyete göçtü. Biz, Stan Lee’nin ölüm haberine şahit olduk! Michael Jackson, Amy Winehouse, David Bowie vs. öldüğünde de öyle hissetmiştim. Belki şu anki çocuklar farkında değil ama hayatlarının çok büyük bir kısmında hayran oldukları şeyleri her zaman Stan Lee’nin eseri olacak. Bizim gibi, bizden önceki nesiller gibi. Hayatına uzun uzun değinmeyeceğim.
Bu “popüler kültür” dediğimiz şey aslında bizi nasıl da mutlu ediyor. Çizgi roman için dükkan dükkan dolaştırıyor. Bir film çıkmadan her fragmanını heyecanla bekletiyor. Marvel , DC olmasa dünya üzerinden silinecek şeyleri düşünüyorum da, adam ne büyük işler başarmış! Dünyanın her yerinden milyarlarca insan senin yarattığın hayali bir evreni ezbere biliyor. Spiderman taklidi yapıyor. Ürünlere basıyor. Yani bence bu inanılmaz bir şey! Senin karaladığın bir şey insanların yaşam odağı haline geliyor. Çıldırırsın herhalde…
Dominik Cumhuriyeti’nde bir dükkanda çekmiştim.
İnsandaki ,tanrısal ,yaratma arzusunu kendini bir evrende tanrılaştırarak tatmin etti Stan Lee. Tanrının aksine kendisini filmlerde bize gösterdi ama…
Yeniden gitar çalmaya başladım. Annemle ilgilendiğim için evden pek çıkamıyorum. Arkadaşım da sağolsun akustik gitarını ödünç verdi. Şimdi çalıştığım parçalara bakıyorum üç akorlu parça ama onu öyle bir hale getirmiş ki bir anda insanların diline dolanan rock n’ roll hiti haline gelmiş. Bir şeyi yaratmak da yetmiyor. Onu insanlara sunmak, fikir sormak en büyük zorluk. Çünkü olay insanların beğenisine sunulduğunda kendinle yarışmaktan çıkıyor. Bir de şansına beğenilirse sana ait olmaktan çıkıp toplumun oluyor. Bazı insanların içinde gerçekten o tanrısal güç var. Sadece biraz cesaret etmek gerekiyor. Bu arada evde pena bulamıyorum. Bir tane buldum geçen gün. Sevindim, sonra çalarken bir baktım Metallica penası… Besmele çekip yüksek bir yere koydum…
“Yazdığım şiirleri, kısa hikayeleri Rocking Comet’ te yayınlasam mı?” diye düşünüyorum. Çoğu İngilizce. İngilizce yazmak daha kolayıma geliyor açıkçası. Türkçe’de detaylı alengirli cümle kurmak yerine pat pat söylüyorsun ne söyleyeceksen. Bir şeylerle uğraşmam lazım. Defterlerimi çevrimiçi hale mi getirsem? Bu hastalık süreci çok zorlu geçiyor. En çok da psikolojik olarak. Annemi bu şekilde görmek çok zor. Lanet kanser!
Bu arada kanser demişken, önceden Instagram’da yazmıştım yine yazıyorum. Sigara içen okuyan lütfen hastane girişinde sigara içme. Hiç bir binanın girişinde sigara içme. Sabahları radyoterapiye gidiyoruz. Gittiğimiz yer onkoloji merkezi. Kapısının önünde insanlar sigara içiyor. Annem oksijen desteği olmadan nefes alamıyor. Annem gibi bir çok insan var aynı durumda olan. Nefes alamıyor diyorum ya gerçekten boğuluyor yani ve akciğerinde kalan küçücük alana temiz hava yerine senin içtiğin sigaranın dumanı giriyor. Biz o hastaneye ne zorluklar atlatıp geliyoruz. Sadece 1 kez derin nefes alınca bile mutlu oluyoruz. Çünkü nefes alamyor. Şu an söylediğimi anlamıyorsun belki abarttığımı düşünüyorsun ama gerçekten nefes alamamak çok çok acı verici bir şey. Lütfen bunu kimseye yapma. Sigara “keyif” unsuru çoğu insan için ama gerçekten değmez. Umarım yaşadıklarımızı hiç bir zaman tecrübe etmezsin. Bunu yürekten söylüyorum. Ama rica ediyorum “empati” …
Sanırım söyleyeceklerim bu kadar. Bu arada baştaki “hello” yazısının baş harfini büyük yapmadım. Azıcık huzursuz olun. Öptüm.
Ayşegül.
Comments